MÜŞTEKİLER, TEHDİT VE BASKI ALTINDA ŞİKAYETÇİ KONUMUNA GETİRİLMİŞ OLDUKLARINDAN, SUNİ ŞİKAYETÇİLERDİR

 

Huzurdaki davada müşteki konumuna getirilen kişilerin, bir kısım husumetliler tarafından nasıl abluka altına alındığınıŞÜPHELİ sıfatıyla emniyete çağırılıp, ŞİKAYETÇİ OLMALARI ŞARTIYLA serbest bırakılma garantisi aldıklarını, hatta bir kısım müşteki genç kızların şüpheli listesine sokulup HAKLARINDA YURT DIŞI YASAĞI VERİLMİŞ olduğunu, böylelikle karşılarındaki tehdidi net bir şekilde görmelerinin sağlandığını anlatmıştık.

Daha önce sunduğumuz beyanlar, bilgi ve belgeler ışığında, özellikle dosyadaki müşteki genç kızların hiçbirinin kendi iradeleriyle gelip şikayetçi olma gibi bir durumu OLMAMIŞTIR. Bu kızlar,

  • Ya husumetli müştekiler Özkan Mamati (Deniz) ve ekibi tarafından aranarak, tehdit edilerek ve sosyal medya üzerinden bağlantıya geçilerek, gizli dosyadan haberdar edilerek ve eğer denileni yapmazlarsa bu dosyaya şüpheli olarak eklenecekleri ve ailelerinin malvarlıklarına el konacağı söylenerek;
  • Özkan Mamati tarafından sosyal medya üzerinden tehdit ve şantaj yapılarak;
  • Ya dosyamızla ilgili her türlü şaibeli işlemin altında imzası bulunan Mali Şube'nin 3 polis memuru tarafından doğrudan emniyete çağırılarak ve "dosyada şüpheli şikayetçi olmazsan şüpheli konumuna getirilirsin" şeklinde TEHDİT EDİLEREK;
  • Ya da operasyonla gözaltına alınıp, nezarette türlü çeşit baskılara maruz bırakılıp, ETKİN PİŞMAN OLMAYA ZORLANARAK

kendileri hakkında da iftiralar söylemek kaydıyla, şikayetçi haline getirilmişlerdir.

Şimdi, soruşturmanın en başında, bu baskı, zorlama, dayatma ve tehdit mekanizmasının hiç olmadığını bir an için düşünelim. Böyle bir durumda dosyada, özellikle cinsel isnatlarla ilgili tek bir tane dahi müşteki kalmayacağı açıktır. Keza bunu, söz konusu müştekilerin kendileri de mahkemede dile getirmişlerdir.

Özetle, müştekilerin tamamı TUTUKLANMA KORKUSU nedeniyle dosyada şu anda şikayetçi konumundadırlar.

Adnan Oktar’ın da çoğu zaman duruşmalarda ve dilekçelerinde dile getirdiği gibi, söz konusu müştekiler, bu korkuyu duymakta da haklıdırlar. Çünkü bu kişilerin gözlerinin önünde bir operasyon yapılmış, yüzlerce kişi sorgusuz sualsiz tutuklanmış, olmadık suçlamalar ve yalanlarla basında aylarca haber yapılmıştır. Bu, KORKUTMA OPERASYONUNUN birinci ve en etkili aşamasıdır. Zaten kumpası kurgulayanlar da, bu korkunun salınmasıyla suni müştekiler elde edebileceklerini bilerek hareket etmişlerdir.

İKİNCİ KORKUTMA OPERASYONU, zor ve baskı altında şikayetçi hale getirilmiş kişilerin, bir aşamada bundan vazgeçmelerini engellemektir. Bu da, şaşırtıcı şekilde, kumpasa eşlik eden SAVCI VE MAHKEME HEYETİ tarafından sağlanmıştır. Etkin pişman Merve Bozyiğit, mahkeme huzurunda, MAHKEMEYE GÜVENDİĞİNİ SÖYLEYEREK, emniyette gördüğü baskıyı, hatta tacizi anlatmış ve kendisinin zorla etkin pişman hale getirildiğini itiraf etmiştir. Ancak DEVLETİN MAKAMINA SIĞINARAK açıklamış olduğu bu konu hakkında İLGİLİ POLİS MEMURLARINA YÖNELİK HİÇBİR İŞLEM YAPILMAZKEN, savcı mütalaası sonucunda Merve Bozyiğit hakkında TUTUKLAMA KARARI VERİLMİŞTİR. Merve Bozyiğit'in müdafi, bu karar sonrasında mahkeme başkanına, "müvekkilinin suçunun ne olduğu, neyle suçlandığını" sormuş, ancak bu sorusuna cevap alamamıştır.

Mahkeme huzurunda bir etkin pişmanın, emniyette başına gelen vahim ve yüz kızartıcı olayları anlatarak, zor ve baskı gördüğüne dair itirafta bulunması ve etkin pişmanlıktan faydalanmak istemediğini söylemesi üzerine tutuklama talebiyle karşılaşması, KORKUTMA OPERASYONUNUN, DİĞERLERİNE SİRAYET ETMESİNİ SAĞLAMAK içindir. Mahkeme eliyle müşteki ve etkin pişmanlara gözdağı verilmiş ve "olur da şikayetinizden vazgeçerseniz, sizi tutuklarız" tehdidi kanlı-canlı önlerine sunulmuştur. Bu aşamadan sonra, şikayetini geri çeken, ancak bunun karşılığında müşteki vekilleri tarafından dev duruşma salonunun dev perdesine sözde çıplak fotoğrafları yansıtılarak (fotoğraflar montaj olup gerçek değildir) itibar suikastına uğratılan İffet Piraye Yüce, şikayetini geri çekmekten vazgeçtiğini açıklamak zorunda kalmıştır. Çünkü karşılarında, ORGANİZE HAREKET EDEN ve kumpas uğruna GENÇ KIZLARIN NAMUSUNU AYAKLAR ALTINA ALMAKTAN veya ONLARI TUTUKLAMAKTAN hiç çekinmeyen bir KUMPAS EKİBİ vardır.

Bu gidişattan da açıkça görülmektedir ki, bu genç kızlar suni müştekilerdir. Şayet KENDİLERİNE TUTUKLANMAMA GARANTİSİ VERİLSE, hemen doğruyu söyleyecekler ve iftira beyanlarından derhal vaz geçeceklerdir.

Şayet ülkece, adalette ve tüm yaşamda normalleşme istiyorsak, o zaman buna, öncelikle bu genç kızlara tutuklanmayacakları garantisi verilerek başlanmalıdır. Tutuklanmayacaklarına dair bir garanti gördüklerinde bu genç kızlar, korkusuzca doğruları anlatmaya yöneleceklerdir. Gerçekte kendilerine yönelik bir suç işlenmediğini, kendi arkadaşlarına, hatta tanımadıkları insanlara zorla iftira atmak zorunda bırakıldıklarını, husumetliler tarafından tehdit, şantaj, zorlama ve baskıya maruz kaldıklarınıBİR İNTİKAM DAVASI İÇİN KULLANILDIKLARINI tüm açıklığıyla anlatacaklardır.

Adnan Oktar ve arkadaşları, defaatle belirttikleri gibi, gerçekleri anlattıkları takdirde, bu genç kızların atmak zorunda kaldıkları iftira suçlamalar nedeniyle şikayetçi olmayacaklardır; çünkü onların bunu baskı altında yaptıklarını çok iyi bilmektedirler. Dolayısıyla, söz konusu genç kızların bundan da çekince duymadan hareket etmeleri önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, gerçekleri anlamanın yolu oldukça kolaydır. Bu genç kızlara tutuklanmama garantisinin sağlanması gerekmektedir. Bu olduğunda, davanın gerçek yüzü hemen, oldukça hızlı bir şekilde ortaya çıkacaktır. Ortada iddia edilen suçlamaların olmadığı, kumpas ekibinin baskı sistemini acımasızca uyguladığı anlaşılacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞANTAJ KASETLERİ VE EZİYET İDDİALARI GERÇEK DIŞIDIR